Anksiyete bozukluğu popülasyonda oldukça sık görülen bir problemdir. Bu problemi yaşayan insanlar genelde çevreleri tarafından “evhamlı” olarak tanımlanırlar. Genelde yaşamın çok erken dönemlerinden itibaren başladığı için sıklıkla bu durum karakter özelliği olarak görülmektedir.
Yaygın kaygı sorunu olan kişilerin endişeleri diğer insanlardan çok da farklı değildir (kişiler arası ilişkiler, iş/okul, mesleki performans, maddi meseleler, sağlık, hayata dair günlük problemler vs.), ancak endişe düzeyleri diğer insanlara göre daha yüksek ve kontrol edilemezdir.
Bu sorunu yaşayan kişilerin belirsizliğe karşı toleransları daha düşük, güvence arayışları daha yüksektir. Günlük hayata dair çoğu kişinin yaşadığı problemleri daha tehdit edici ve kontrol edilemez algılarlar. Düşüncelerini genelde “Ya olursa…” düşünce tarzı oluşturur. Bu düşünceler tekrarlayıcı ve inatçı olduğundan kişinin günlük hayattaki işlevselliğini oldukça olumsuz etkiler. Bu endişelerin içeriği büyük oranda sosyal tehdit, özsaygı ve özyeterlilikle ilişkilidir (rezil olma, küçük düşme, hayır diyememe…).
Bu yoğun endişe hali kişilerde bazı önlem alma davranışlarına yol açar. Bundan dolayı kişiler aldıkları “önlemler” sayesinde korktukları şeylerin başlarına gelmediğini düşünürler. Çünkü endişenin belirsizliği giderdiğine dair inanışları vardır. Kişilerin aldıkları tüm bu önlemler aslında birer kaçınma davranışıdır ve endişe hiçbir zaman çözüme götürmez.
Bu kaçınma davranışlarından bazıları:
Aşırı bilgi toplama
Çok fazla kontrol etme
Çok tedbirli olma
Erteleme
Sorumluluk dağıtmama veya hiç sorumluluk almama
Güvence arama
Ufak riskleri dahi almama
Eylemsizlik, endişelenmek dışında hiçbir şey yapmama
Olumlu düşünmek için kendini zorlama
Dikkat dağıtma
Endişe durumunda kişiler panik ataktaki kadar olmasa da yine fiziksel yakınmalar yaşarlar: huzursuzluk, kas gerginliği, kolay yorulma, uyku sorunları, dikkati toplamada zorluk, kronik baş ağrısı…
Danışmanlık sürecinde amaç, potansiyel tehdit içeren unsurları belirleyip uygun problem çözme davranışlarını kişilere kazandırmaktır. Çünkü endişe, problemler karşısında kişilerin etkili baş etme becerilerini zamanla köreltir. Aynı zamanda endişeyi kontrol etmeye çalışmak işe yaramadığı için daha da fazla olumsuz düşünce ve duygu ortaya çıkar. Bu anlamda da amaç, endişe ve kaygıyı sıfıra indirmek değil, onu tolere edebilir hale gelmektir. Bunun için de farklı gevşeme yöntemlerinden destek alınır.